18 Ağustos 2015 Salı

Melis, tatlı börülce (ne demekse) yani.. o kadar tatlı ki anlatamıyorum karameller karameli.. babakuzusu oldu o da..

Ağustos 2015 biraz eksik biraz fazla/ 1

Geçtiğimiz iki hafta boyunca yıllık izin almıştık ve tatil için hiç program yapmadan bir aydır bizimle birlikte olan annemi de alıp Ankaraya doğru yola koyulduk. Annem bir ay boyunca bebeişlerimize baktı kaprislerini(!) çekti. Öyle demeyin büyük insanı ağalatacak yorumlar çıkıyor ağızdan bazen de neyse ki onlar çocuk. Anneannelerine sevgiyle sarılabilen küçük yürekler...

program yapmadık yapmasına da tabiki bir taslağımız vardı. Annemi bırakıp bir gece dinlenip Aksaraya Gamzenin yanına gidecek oradan damalum iş güç telaşına girecek olan bu çifte el sallayıp ürgüp göreme yapıp Ankara üzerinden orduya geçecektik ve akabinde findık zamanını ilk kez de olsa yaşayıp tatili sonlandırmayı planladık. Allaha çok şükür kazasız belasız geçti gitti. Çok şükür büyümeyen küçük kazalarımız dışında tabi..

Aksaray da olmak bana güzel geldi orası çok güzel bir yer değildi tabi ama Gamze'yi yaşadığı yerde doğal ortamında görmek içim rahatlattı. Nitekim kendisi de çorlu da iken biz geleceğiz diye biz ankaraya doğru yol alırken o aksaraya uçtu :))

bir günlük çoluklu çocuklu arkadaş deneyimi onların çocuk planlarını biraz ertelemesine sebebp olmuş olabilir ama arabadan sadece boğaz derdine indiğimiz kısa bir kapadokya turu bizim için mikemmeldi

Çocuklar çıldırdı
birazda aç kaldılar , bir arara kuzeyin yemek yemediğinden süzüldüğünü gördüm. Avanostaki testi kebabı tecrübemizde pilav ve çorbası ile acısını çıkardı
Melis kadehten ayran içerken daha önceden görmediği bir asalet duruşu sergiliyordu... tabi bunlar bir yere kadar ( zavallı maket kuzu )

ertesi sabah ankaraya doğru kahvaltıdan sonra yola koyulduk. Gamzenin tembihlerinden gazabından korkarak evde kahvaltımızı yapıp öyle çıktık. Gelrken gördüğümüz tuz gölüne bir uğramadan olmazdı. göle giden yol üzerinde açılmış dükkanlardan birinin az öncesinde Tuzlu yağlı bir krem ikram ediyorlar sonrada elleriniz şu dükkanda yıkayabilirsiniz hesabı dükkana yönlendiriyorlar. Tabi ben bu tuzağa düşmedim. Ama kocam eline bakıp yüzünü ekşitirken hiç te mutlu değildi. hıh dükkana da girmedi zaten :)

tuz gölü bembeyaz çocuklar çılgın güneş yakıcı = resimler süper

Bundan sonra Ankaraya tekrar vardık. Annemle babam yenikentteki (ankaraya daha uzak olan ev) evlerine taşındılar. daha geniş daha aydınlık ama daha uzak daha yalnız yine de daha güzel :)

boya badana parke işleri ile üğraşırken bıraktık onları ve mustafayı da alıp orduya çarşamba günü sabaha karşı çıktık. Yumurtacı gülşeni es geçmeden öğlen 13 gibi evdeydik.

tüm yolculuklarım arka koltukta geçmiş ben pek de memnun değildim ama neyse

gelirgelmez başladı Murat'ın köycümen halleri ama hamağını bir gün bile ihmal etmedi. bir tanesinin yere yakın olması iyi bile oldu, düştüğünde az acımıştır.

ertesi sabah mustafayı da alarak yarım gün dayanamazsın iddialarıyla fındık toplama işine girdiler. öğlen orada yediler akşam evde. öğlen bana deniz kenarında foto attılar ya neyse pek deşmiyorum o break time nede olsa :)

ben ve çocuklar mı?

tv serbest oldu tabiki hem ev işlerini hem yemeği hem de bahçedeki çocukları idare edemeyeceğim için işler bitene de k ara ara  bahçeye inerek yumurcak izlettirdim. bahçede çok takıldık, kediden kuzudan kaçtık , böcekten çığlık attık vs.. akşam olunca baba babanne ve dayı geldiğinde birlikte devam etti şamatamız.
zıplayın çığlık atın burada serbest deik avazları çıktığı kadar zıpladılar.

yazmaktan yoruldum ayol...